Post Reader

Güncele dair notlar

Yazmayı, konuşmayı isteyip zaman, fırsat, arkadaş bulamadığım bazı konular var epeydir. Şu anda yazıyorum çünkü Amerika’dan birinin benzer bir yazısını okudum. Yalnız olmadığımı oradan biri sayesinde görmek iyi mi kötü mü bu ayrı bir tartışma konusu.

Hepimizi çevremiz belirliyor, bu konuda çok şüpheye yer yok. Hepimiz değilse bile çoğumuzun düştüğü bir hata ise dünyayı çevremizden ibaret sanmak. Benim şansım vardı; Babam ben beş yaşındayken 15 20 dakikasını ayırıp, arabaya ne kadar benzin koyarsak koyalım, yolun sonuna kadar gidemeyeceğimizi her zaman bir sonra gidilecek bir yer olduğunu anlatmaya çalışmıştı. O sırada ne kadar anladığım şüpheli ama belli bir hayat görüşü oluşturacak etkiyi bırakmış üzerimde.

Çevremde ben de dahil herkes dertli, herkes nereye göç etsek derdinde, herkes çocuklarını ne yapacağını, nasıl büyüteceğini kuruyor. Tabii benim çocuk büyütmekle ilgili tek derdim, kedilerime düzgün mama almaya devam edip edemeyeceğim, çevrede düzgün kum satan tek marketin cemaatçi olduğu ortaya çıktıktan sonra batmış olması v.s. Daha dün Yunanistan’a taşınmanın mali avantajlarını ve Fas’ın sıkıntılarını konuştuk. Ben hala Fas diyorum ama, bakalım…

Benim dahil olmadığım, ama çevremde çok yaygın görünen endişeler ve konular da var. Herkes Cem hoca’nın Özdil’e nasıl geçirdiğini konuşuyor. Yirmi yıl önce de ani ve sağlam çıkış yapma yeteneği vardı, kaybedecek değil ya… Gösterdiği tepki, akademik formatta, eksik/hatalı yapılmış bir incelemenin eleştirisidir. Boğaziçi’nden akademik bilginin günlük hayata uygulandığı bir örnek çıkması konu oluyorsa, halimiz harap demektir. Yine yirmi sene önce, Irak’ta (Saddam Hüseyin diye bir adam vardı, hatırlar mısınız, onun diktatörlüğü altında) Kürtçe akademik çalışma yapılabilirken, Türkiye’de neden yapılmadığını tartışıyorduk. Şimdi Türkçe bile yapılamıyor olmalı ki, bu kadar gündem oldu bir akademisyenin çıkışı.

Herkes Boğaziçi’ndeki rektör atamasını konuşuyor. Hocam, Sütçü İmam diye bir üniversite var memlekette, rektörü hakkında siz ne kadar şey biliyorsanız, Hisarüstü mahallesi dahil, halk da Boğaziçi rektörü hakkında o kadarını biliyor. Üstün Ergüder gibi harika bir adam rektör olduğunda da sistem hatalıydı. Önemli olan, hatalı sistemi işimize gelen sonuçlar ürettiğinde eleştirebilmek.

Fırsat bulur da elitist hassasiyetlerinizi incitmekten korkmazsanız şu yazıyı da bir okuyun, fitil niyetine…How did Donald Trump win the 2016 Presidential Election? . Politik ortam olarak farklı olabilir, ama sosyal kopukluk açısından bize çok paralel. Ben, mezun olduğumuz sırada, “Amerika’ya gitmem, orası polis devleti” dediğimde acıyarak bakan arkadaşlarıma öpücükler sallıyorum. Özal’ın hayalini gerçekleştirmiş de aşmışız bile, Küçük Amerika’ya hoş geldiniz, ve günaydın…

Why is the computer security community so dismissive and hostile to newbies with legitimate questions?

  • You are able to recognise questions from newbies, given that only a small percentage of such people explicitly declare themselves as “newbie”, it is obvious that they have a common question format/style that is specific to said humanoid group.
  • No tool is reliable if it has “penetration” somewhere in its name/definition, especially if you are inexperienced with such tools and somehow willing to admit that on a “very” public platform.
  • This field, if you are benevolent enough to call it so, is not “a prestigious” one. This field is the IT equivalent of shovelling shit left by other, more inept than yourself, -so called- professionals. Also this field is the most susceptible discipline of IT that requires, more frequent than others, close contact with law enforcement agencies (hi guys BTW). So members are not trying to limit new entrances, on the contrary, there is always need to fresh meat for menial duties. What is usually not wanted in the field is lower than regular IT guys’ level of IQ, which is higher than national averages to begin with.
  • Common courtesy does not involve to help a hapless one to waste a serious amount of time in a hopeless pursuit, trying to join a profession that is sour at best.
  • Asking questions is not a problem, not reading already existing excellent answers is. It shows the lack of research abilities, which in turn shows lack of talent in the field.

Bir kedinin ölümü

Bugün, hayatımda üçüncü kere bir kedinin ölümünü seyrettim. Bu belki üzerinde konuşulacak en güzel konu değil. Ama bu konuşulacak gerçek bir konu. Hayatta bir iki aylık tecrübesi olan, bir kiloluk bir yaratığın, etrafında anlayamadığı, kavrayamadığı hızlarda koşan binlerce kiloluk metal yığınları görüp korkarak kaçması önemli bir konu. Birinciden, ikinciden, üçüncüden kurtulup, arka ayaklarını dördüncüye, daha ne olduğunu anlayamadan debelenirken kalanını beşinciye kaptırması acıklı bir konu.

Acıyı, neyseki çok kısa bir süre, çeken güzel mavi beyaz bebiş bir evde sevilip şımartılabilirdi. Onun yerine Salı Pazarı’nın önündeki yolda bir lekecik halinde yatıyor, sabaha o da kalmayacak.

“Ölen insanlar varken bir kediye sıra gelir mi” diyenler olacak. Hatta hangilerinizin böyle düşüneceğini isim isim biliyorum. İki aylık bir kedinin masumiyeti ve göz önündeki ölümüne üzülmeyen biri, ölümü duyulduğunda ilk soru “bizden mi, onlardan mı” olan ortamda bir insana zaten üzülmez, merak etmeyin…

Negatif enerji, pozitif enerji temelinde bu yazdıklarımı görmemek isteyenler olacak. Enerjinin cinsi, gerçeği değiştirmiyor, bu sabah minik, masum bir can vardı, bu akşam o minik can yok.

Biri bencilce, iki sebeple buraya yazıyorum. Birilerinin o bebişin ölümünü hatırlaması, en azından ölümünün ardından hayatında görmediği kıymeti, sevgiyi ona göstermesi lazım. Bu birincisi. Ayrıca, ne kadar alışık da olsam bu tür yüklere, birileriyle paylaşmalıydım. Bu da bencilce olanı.

Bir cenazenin ardından

Facebook’ta benimle ilgili timeline metrikleri yeterince yüksek olanlarınızın gözden kaçırmak mümkün olmayacak şekilde bildiği üzere, Osman Darcan eski bir hocam ve kaybına üzüldüğüm bir insandı. Facebook arkadaş çevremle RL arkadaş çevremin ortak kesişim kümesinde de ciddi oranda mevcut Boğaziçi’nden arkadaş ve hocalarımın bildiği üzere ise kendisiyle hemen hemen hiç anlaşamazdık.

Hiç anlaşamayan insanlar olarak, garip şekilde, çoğu hocamdan daha fazla miktarda ders dışı konuda beraber çalışmamız gerekti. Ben ona zor bulunur referans dökümanları sağladım, CPU time rezerve ettim. O bana garip garip problemler buldu uğraşayım da nasılsa geçeceğim dersin biraz da faydasını göreyim diye… Ama anlaşamazdık işte yapacak bir şey yoktu…

Artık ise yapacak hiç bir şey kalmadı. Ben sevdiği o kadar insanı kaybetmiş biri olarak öğrendiğim ama görünen o ki anlamadığım şeyi Osman sayesinde anladım. Bir gün bir mesaj geliyor, bir telefon çalıyor, gazetede bir haber görüyorsun ve….

Daha ötesi var, caminin avlusunda, benzer, bir noktada özdeş, çoğu birbirini hayal meyal tanıyan ya da tanımayan insanlar olarak bir araya gelmiş bir topluluk vardı. Her zaman öyle olur zaten. Ama bu seferki kitle, diğer gördüğüm pek çok cenazeye göre bana daha çok benzeyen insanlardan oluşuyordu. Bunu nasıl ifade edeceğimi bilemediğim için bu yazıyı bu kadar beklettim, ama; Belli ki, camiyle pek de ilgimiz yoktu, fakat Osman için oradaydık. Üstelik açıkçası hepimiz de Osman’ın o anda bizimle pek ilgilenmediğini bilecek kadar da büyümüştük, ona rağmen Osman için oradaydık.

Ben cenazenin sonunu beklemeden kaçtım. Çok genel olarak ifade etmek gerekirse; Neden çok uzun süredir camilerden uzak durduğumu Cuma vesilesiyle mahalleye yayınlanan vaazı dinlerken hatırladım diyelim… Bu da bir başka yağmurlu günün hikayesi olur herhalde…

How do I read BIND source code?

Assuming that BIND is the DNS server software that was from UCB/Vixie and now from ISC;

Do not do that. There is only a handful reasons that might require you to read and understand BIND and modify it in order to make it work in a way which is not already implemented within the software. Also you probably would need to work in an ISP to implement such modifications in RL conditions.

In order to elaborate;
I was working in a given year at a given ISP. That ISP was in need of a (legitimate mind you) modification in resolver responses for a well defined and dynamically changing subset of its users. I have managed that project and wrote BIND part of it. Project was three part, user database and RADIUS, a L7 switching system and a dedicated BIND server. After spending some months and completing project, by modifying the source code to do what I wanted, I have realised that by using an obscure and not well documented (almost not documented at all) subset of configuration parameters for root servers it was possible to perform what was needed, so we released a V2 for that project, with its own root(s).

Long story short;
If you know what you need, you can do it with Bind just in the configuration.

If above paragraph is not meaningful for you, reading the code would not help much. BIND is a very specific, and special purpose server, it is not (for example) like Apache, which is also very specific in what it does but general purpose in deployment.

If you want to modify DNS traffic in and around your network, well, do not..

. TR MOL