Hayatı basitçe açıklamak ya da bayramı anlamak için rehber

Hayatı kolayca anlaşılabilecek basitliğe indirgeyerek anlatmak zor iş. Aynı şey bayram için de geçerli. Her yıl en az iki, genelde dört beş kere konusu açıldığı üzere bayramları sevmiyorum.

Öncelikle en bariz noktadan başlarsak bayramları sevmememin işin dini, milli, geleneksel taraflarıyla ya da bu bayrama özel olarak hayvanları insanlardan çok sevmemle (ki öyle, şüpheniz mi vardı yoksa?) ilgisi yok.

Hayvanlardan başlarsak; Kedileri, köpekleri, mini mini kuzuları çok sevmem, hayvansal proteinden kaçınmam için gerekçe değil. Her ne kadar bu akşam yeterince vaktim olsa da yazmak için, vejetaryenleri hele veganları insan biyolojisinin doğal akışı konusunda ikna etmeye çalışmanın, anti-vejetaryenleri insanlara saygı göstermek konusunda eğitmeye çalışmak kadar zor olduğunu göreli çok oldu. İki taraf da kendi haline bakabilir. Ben o arada et yemeye devam ediyor olacağım, güzel plastik bir pakette ya da kendi ayakları üzerinde yürüyerek gelmesinin sonucu çok değiştirmediğinin bilincinde olarak. Her ne kadar, kurban bayramlarında sık sık yaşanan salaklık kaynaklı ve gereksiz derecede haberleştirilen, hayvanların zaten zor olan durumunu daha da acıklı hale getiren olaylar rahatsız edici olsa da, toplumda mevcut “ne iş olsa yaparız” kültürünün bir uzantısı bu da sonuçta.

Öte yandan bir diğer konu olarak, bayramların “bayram” niteliği ne kadar kaldı o da tartışmaya çok açık. Kapitalizmin üstümüze çöktüğü bir devirde, geçen Cuma mesai bitimi itibarıyla Bodrum trafiği kilitlenmeye başlıyorsa, ya ekonomi çok iyi ve herkesin annesi babası emekliliklerini Muğla ve Antalya’nın sahil yerleşimlerinde geçiriyor ya da toplu olarak tatile çıkıyoruz, konu bayram falan değil. Tabii “büyük” şirketlerin bilançolarına destek olmak üzere çalışanlarını zorla bir hatta iki hafta izne göndermesi, ve özlük haklarının bu şekilde gaspından mutlu olan çalışan kitlesi ayrı bir hikaye. Bayramın ne olduğundan haberi olmamak doğal durum artık. Bir zamanlar şakası yapılırdı, artık o bile kalmadı, gazetelerde cahil muhabirlerin “bu sene hac dönemi Kurban Bayramına rastladı” diye haber  geçmeleri.

“Nerede o güzel ve eski bayramlar”, hikayesi ayrı bir acıklı durum. Uyduruk Anamur muzlarının yılda bir kere eve girdiği yılbaşı kutlamaları nereye gittiyse o eski bayramlar da aynı yerdeler. Hayat değişiyor, zaman geçiyor ve bunun getirdiği doğal dönüşümü göremeyecek kadar rutine gömülmüş insanlar ancak bayramlarda, yılbaşında ve benzeri noktalarda geri dönüp hayata bakıyorlar.

Neyse özet olarak, kavramsal olarak bayramınızı kutluyorum. Ama bunun yanında mutluluk pompalamak, gülücükler saçmak, tatil eğlencesini bayram neşesiyle karıştırmak gibi saçmalıklar yapamayacağım. Aynı şekilde yılda bir kere otomatiğe bağlayarak, insanların inançlarına bayram soslu hayvan hakları savunuculuğu bahanesiyle hakaret edenlerin tarafında da olmayacağım.

Kendinize iyi bakın, ha bu arada açık değilse, bu sene için bayram tebrikim yukarıdaki…

Published by

Can Baysal

It is fortunate that I am not famous, as any biographer and or journalist would definitely have problems while gathering information on my background. What I am basically is a renaissance man in modern age with diverse areas of interest and some interconnected subjects of expertise mainly centered around ICT.

. TR MOL