Bu yazıyı Ocak sonundan beri yazıyorum, ama bir türlü toparlanmadı. Bir süre önce iki yıllığına Kadıköy’de yaşadım. Amacım ve niyetim Yeldeğirmeni’nde yerleşmekti, ama çok anlamsız bir olaylar zinciri sonucunda Fenerbahçe’ye taşındım. Planım temelde bu evden uzaklaşmak, hem o sırada ölen kedimin kötü hatıralarından kaçmak hem de medeniyete yaklaşmaktı. Dolayısıyla “ha bu mahalle, ha o mahalle çok farkı yok, sonuçta Kadıköy” diyerek pek de dert etmedim.
Gerçi evime geri döndüm, Kadıköy’e ancak fırsat çıktıkça ve seyrek olarak gidebiliyorum artık. Fakat Yeldeğirmeni benim için önemli bir yer. 1992’den beri gidip, gelip, kalınca bir şekilde sevip, bağlanıp, yaşayıp, alışınca, unutulabilecek yerler listesinden çıkmış oluyor bir kere. Son bir iki aydır tesadüfler dolayısıyla, en azından bilinçli bir şekilde planlamadan yolum düşüyor sık sık. Özellikle karşılı, Karagümrük ve Ortaköylü olup da Kadıköy’ü bu kadar sevmek önceleri garip gelmişti, ama sevdiriyor kendini, ne olduğunu anlamadan.
Bilmiyorum beni en çok çeken faktörün hangisi olduğunu; Nispeten az bozulmuşluğu gençliğimi hatırlattığı için mi, gidenlerin hatıraları mı, kalanların özlemi mi, ya da sonuçta “medeniyet” dediğimiz şey her neyse orta yerinde olduğu için mi acaba? Bazen aklıma gelmiyor değil, Enver abi sade kahve ister yapıp götürebilsem odasına diye ama geçip giden zaman…
Eski, biraz yıkık dökük, biraz bakımsız halini tercih ederim o açık. Ama en azından, ne kadar uğraşılsa değişmeye, bozulmaya direnecek bir altyapısı var ortamın. Gerçi o kadar çok kafe, artizan tostçu v.s. v.s. açılınca Bahariye’ye benzeyecek diye korktum bir süre. Ama sanki korktuğum olmadı en azından bir süre daha olmayacak gibi görünüyor.
Özlenenleri, arananları bir kenara bırakırsak Yeldeğirmeni’nden geçmenin pek çok güzelliği ve ufak sıkıntıları var. Salı Pazarı’ndan alışveriş yapamıyorum, o kadar yol taşınmaz girip her gördüğümü isteyip alsam işin sonu yok. Fırınlarda simitin, sakallının v.s. taze saatini yakalayamıyorum. Hep Mekan’ın kapalı olduğu saatleri yakalıyorum ki, hem kedisini hem birasını özledim. Deniz Tekel’e uğrasam, mahallenin ayyaşlarının boğazları kuru kalacak benim yüzümden.
Neyse, uzun zamanda yazılmış kısa lafın da kısası, Yeldeğirmeni güzel yerdir.