Demin -dalgınlıktan olacak- evde ışıkları yakmak yerine, pencereye dayanmış dışarıdan gelen ışıkta kitap okuyordum. Yoldan insanlar geçince aklıma 2. Abdülhamit’in, kardeşlerinden biri için lafı geldi. Yanlış hatırlamıyorsam kalem müdürüne olacak, “Birader yanına biri girmeden önce eline bir kitap alıp okuyor pozu verir…” diyor özet olarak.
Neyse… Okuduğumdan kısa bir notla geçip işimin başına döneyim…
– Herkesin altınını biriktirdiği gizli çıkın yok mu, timarşiyi yıkan işte budur. Para harcayacak türlü yerler bulurlar ilkin. Rahatça harcayabilmek için de yasaları bozarlar, sonunda ne kendileri sayar kanunları ne de kadınları…… Komşu komşuya özene özene, zamanla bütün toplum onlara benzer….. O zaman kendileri daha zengin, daha zengin olma peşine düşerler, paraya verdikleri değer arttıkça doğruluğun değeri düşmeye başlar. Zenginlikle doğruluk öyle ayrı şeylerdir ki, ikisini teraziye koydun mu, kefelerin biri hep aşağı iner, öteki yukarı çıkar………
Marcus Aurelius
Diye gidiyor. Önemli olan şu ki, 2400 yıldır pek bir şey değişmemiş. Geri kalanı için aynaya bakmak lazım.