Geçen zaman ne ifade ediyor?

Aslında “bilmiyorum” demek ve bu konuyu kapatmak kolay olurdu. Internet’e de üç beş byte tasarruf ettirirdim, ama gerçek seviyemden daha tembel olduğumu düşünmenizi istemem. Yoksa gevezelik itmiyor beni bunları yazmaya.

Sabahın dördünde aklıma takılan şey basit aslında. Ama detayları her tarafa uzanıyor. 18 k. gündür yaşıyorum. Bunun haydi iyimser bir bakışla yarısını düşünen bir insan olarak geçirmiş olsam 9000 gün harcayarak içinden çıkamadığım konuları belki 1000 gece harcayarak anlamışımdır. Geceleri düşünmek daha kolay, herhalde uyku olmasa hayat çok daha güzel olacakmış çoğumuz için.

Neden hem mutsuzken, hem de mutluyken salonda uyuduğumu buldum. Tabii bunu bir evlilik, sayıları hakkında spekülasyon yapmayacağım okullar ve aşklardan sonra, uyuyan bir kediyi seyrederken anlamak, kimsenin düşündüğü kadar zeki olmadığına dair güzel bir örnek. Hep söylüyorum zaten, dünyadaki hakim canlı türü kediler diye. Görünen o ki, mutsuzken rüyalardan kaçtığım için, mutluyken de uykuyla vakit ziyan etmemek için uyanık kalmaya çalışıyorum. Eh bu da yatakta olmuyor tabii, salon doğal tercih.

Ne kadar isterdim…

Neyse, iyi olun umarım.

Hayal kırıklıkları

İnsan bazı yapıları nasıl içselleştiriyor ve hak olarak görmeye başlıyorsa, bunlara bağlı hayal kırıklıkları en “ben geliyorum” diye bağıra bağıra kendini anons eden hallerinde bile sürpriz(miş gibi) oluyor. Sebepler sonuçlar olaydan olaya, ortamdan ortama, kişiden kişiye değişse de bugünlerde artan sıklıkta görmeye başladığım bir şey var. Problem bende mi acaba diye düşünüyordum, ama bu bir problemse bile banimle sınırlı değil ve en azından arkadaşlarımı da kapsıyor gibi duruyor. İnsan bir şekilde bir zaman parçası olduğu bir yapıda sıkıntı, problem, kalite kaybı gördüğü zaman bunun verdiği rahatsızlık, belki gerçekten zarar veren ama paylaşılmış geçmiş taşımayan bir problem kaynağından daha fazla olabiliyor.

Sanırım insanların futbol klüplerine, politik partilere, eski okullarına sadık kalmaları ve hatalarını, kusurlarını görmezden gelmeleri de bundan. Kol kırılır yen içinde kalır demeleri de… Birkaç gündür gördüğüm eski arkadaşlarla hakkında konuştuğumuz “ortak bağlarımız olan eski kurumlar” için ifade ettiğimiz problemlerin, sıkıntıların ortalık yerlerde konuşulmaması, üstünün örtülmesi, kendi aramızda bile dikkatle konuşulması da bundan sanırım.

Yoksa hepimiz biliyoruz, bir okulun giren değil de çıkan öğrencilerin kalitesiyle ölçülüp övünülmesi gerektiğini, değil mi arkadaşlar???

Societal norms, expectations etc.

Being “normal” is easy, when you deal with family, people, and society in general. It is easy, because people find it easier to relate to you, if you are easy to evaluate, position in social hierarchy below or above them (or rarely at the same level, which somehow seems to be more difficult than other two). This, however, requires some effort from individuals subjected to evaluation, as at the most basic level people are, well, different.

OTOH, interestingly, there are several subcultures claiming being “different”, being “misunderstood”, being “outsiders” in very uniform ways. Although this is not my purpose here, this reminds me several failed or failing political groups in the world.

What made me to write this short note is Greenpeace which I used to support. Several of my friends and some associates as well, objected my association with them as “they are against the societal structures” for this or that reason depending on person with whom I am talking with at that particular moment. Strangely, reasons they gave, were usually different than each other and conflicting most of the times. My reason for terminating my support, was not such objections but my realisation of the fact that their primary aim was not to improve anything they claimed to be caring about but to collect “alms”, not even “charity” or “offerings”, just outright alms while calling them “support”. So I have stopped my support to them, because they were ordinary, not on the fringe of society as their public image maintained them o be.

Since the termination of my support, I receive well designed and timed, obviously CRM driven calls from time to time. Today was such a day. However after refusing to resume payments and closing the phone, I wondered; If my friends objecting them, because “they were fringe”, would love them more, knowing that the organisation designed just as a modern company?

Facebook hesabım hakkında

Bir süredir facebook hesabımı kapatmayı düşünüyordum. Sebeplerini açıklamama gerek olduğunu cidden sanmıyorum. Öte yandan hemen kalkıp bırakamamamın sebepleri de açık olmalı, bazı insanlarla en kolay, bazılarıyla tek pratik haberleşme kanalım orası. Ama yeterinden fazla sıkıntı verdiklerini söylemek lazım. Aşağıdaki haber bahane oldu, çok ciddi bir mecburiyet doğmazsa dönmemek üzere bu sabah hesabımı bloke ettim.

Beni en kolay @pegdhcp olarak twitter’dan bulursunuz.

https://www.nytimes.com/2018/09/28/technology/facebook-hack-data-breach.html

Günden kalmaya devam edenler

Gün bitmedi ama benim bir durup geri bakmam gerekiyor sanki.

  • Gazetecilik yapan çok arkadaşım yok, insanlara yönelik genelleme yapamıyor olmam lazım, ama bugün çok kökten bir şey fark ettim. Yabancı medyanın Türkçe ya da Türkiye kaynaklı haberleri de en az yerli haberler kadar kalitesiz. Kuruluş kararnamesini okuyacak kadar yakın takip ettiğimden, patronunun Türkiyede müteahhitlik yapmadığına emin olduğum bir tanesine kadar çok değişen bir şey yok. Uff, Robert Fisk’in ülkeye giriş yasağını kaldırsa biri, iyi olacak sanırım.
  • Twitter’ın iyi filtrelemeyle çok düzgün bir haber kaynağı olabileceğini gördüm bugün. Kim o kadar uğraşıyor bilmiyorum ama değer, neler olup bittiği hakkında fikri olmadan yaşamak bir yere kadar.
  • Linux yaygınlaşmaya başladığı sıralarda belli çevrelerde yaygın bir deyiş vardı “Linux, power to the wrong hands” diye. Aynı şeyi Python için de söylemek mümkün.
  • Hep kullanılan bir laf vardır, “Vefa semt adı oldu” diye. Ben çok şanslı bir şekilde Fatih’ten olup, Fatih’te büyümeden oraları öğrendim. Boza Vefa’dan, Köfte Malta ya da Karagümrük’ten, hamur işleri Draman’dan alınır. Fatih’in en iyi aktar ve peynircileri (şarküteri demek eskiden cesaret gerektirirdi, artık tavsamıştır) Karagümrük’tedir. Bütün bunların ötesinde, kimseden kendi gösterdiğinizden fazla vefa beklemenin anlamı yok. Ben Fatih’e yılda iki üç kere arkadaş zoruyla gidiyorum, yolda gören mahalleli tabii turist muamelesi yapacak. İnsanlarda neden daha farklı gelişsin. Bunun getirdiği kısır döngüyü ancak bir taraf fedakarlık yapar, diğeri de kıymetini bilirse aşmak mümkün.
  • Şımarıklık sadece $BUGUN CANIMI SIKAN KIMSELER$ kitlesine özgü değil. Sıpa üstümde uyudu, ne kalkıp çay alabiliyorum, ne de, telefon uzakta kalmış, fotoğrafını çekemiyorum. Kedi milleti işte, bir kere kuyrukları kalktı mı iş bitiyor, üfff, hadi be oğlum uyan artık…
  • İyi kapatmak adına: Gençlerin hatırladığı, ilgilendiği kaliteli şeyler olması güzel. Ne yazık ki azınlık böyle, ama “iyiler” her zaman azınlıktaydı. Ali Çınar da olsa Ahmet Kaya da referansınız, bu değişmiyor.

. TR MOL