Çıt çıt’ı uyutmak zorunda kaldığımızda kimin güçlü, kimin zayıf olduğu, arkadaşların güçleri ve zayıflıkları ve benzerleri hakkında çok şey öğrenmem gerekmişti. Sekiz kiloluk gezen battaniyeden, evin kaybedilmiş abisine haftalar içinde geçti gitti oğlum. Yok yapacak bir şey, dertlerini anlatamadan, sevgilerini bakarak anlatmaya çalışarak yaşayıp ölüyorlar.
Rio biraz daha hazırlık yaptırarak gitti, gideceği belliydi bir süre, kalamayacağı da her ne hazırlık yapılsa. Ne yazık ki insanın yüreği ne kadar nasır tutsa da acılar hatırlanıyor. Birinin nasıl kafa attığı, bir diğerinin ne kadar huysuz olduğu, bir diğerinin göbeği, hep bir grup hatıra bırakıp gidiyorlar.
Tekila’nın 5-6 aylık olduğu günden beri potansiyel olarak yaşadığı hastalık belli, içinde saklanıp gününü bekliyor. Gerçekte diğer bütün ölümlerden farksız aslında ne ne zaman geleceği belli ne de ne şiddette vuracağı. Kardeşleri yıllardır yoklar artık oğlumun, ama o hatırlamıyordur bile onları. Kedi olmak varmış bu hayatta. Biz hatırlıyoruz da ne oluyor bilmiyorum, ama unutmak istemem ne bu son gidenlerimi, gideceklerimi, ne de yıllar içinde gidip benden başka herkesin unutmuş olduklarını. Ha insanlara bu kadar aldırmıyorum o doğru, ama yapacak bir şey yok, insanlar hayvanlar kadar iyi değil.