Ne yazık ki, istemediğim, kimse için de istemeyeceğim kadar, bir insanı kaybetmenin nasıl bir durum olduğunu biliyorum. Her tür kavga, her tür düşmanca davranış, her tür küslük, her alınma, her insani saçmalık bir gün unutulabilir, affedilebilir, göz ardı edilebilir. Gerçek kayıp, defterini dürüp, hesabını kapatıp, bir daha konuşmak için rüyalardan başka şansın kalmayacak şekilde giden insandır. Ne yazık ki, sevdiğim bir sürü insan bugün bunu ya ilk kez ya da yeniden, yeniden, yeniden ve yeniden öğrendi.
22 Ocak gittikçe daha uğursuzlaşıyor; Annem gitti, halam gitti. Ben saçmaladıkça nasihat edebilen, daha önemlisi nasihatini dinletebilen tek kişi kalmıştı hayatımda, o da gitti.
Geçen gün elimdeki tek imzasına bakıyordum. Şimdi, imzasını “kardeş” diyerek atmasına mı ağlamalı, “zaman bu, geçerken de öper geçtikten sonra da…” demesine mi bilmiyorum. Epeydir, en az iki ay olmuştur, görmüyordum. Eh abi, zaman bu geçti gitti işte. Belki artık rüyalarımda konuşuruz, ne olur babam gibi yapıp da sesini çıkartmadan gitme.