Okula gitmekle eğitimi, arabayı çizmesin diye çocuklara iki üç lira vermekle iyilik yapmayı, bir performans seyretmekle kültürü karıştırmayı seviyoruz. Kitaplar metreyle ya da rengine göre alınıyor. Saygılar cüzdanın kalınlığı, kredi kartının rengi, ünvanın havasına göre gösteriliyor.
Hayat diye de günlerin geçişini kabul edince iş bitiyor sanırım.
Blog kelimesi weBLOG’dan bozmadır ya, hani olanları kaydetmek, jurnal, günlük tutmak ve bunu web üzerinde yapmak v.s., umarım malum… Son günlerde evimi taşımaya çalıştığım için eski günlükler, notlar elimden geçiyor.
İyimser bir bakış açısı ile bakmaya çalışınca; Bugünlerde yazdıklarımdan çok daha karamsar şeyler yazdığım olmuş zaman zaman, hatta muhtemelen çoğu zaman, çünkü karamsarlık yazma isteğini canlandırıyor görünen o ki… Yani daha bile kötü günler gelmiş ve geçmiş hayatımızdan.
Kötümser bir bakış açısıyla bakmak gerekmese de, göz görüyor tabii; Daha elli yaşıma gelemedim, yaklaşık yarım asırda geçen kötü, sıkıntılı, krizli, zamanlara bakıyorum da: Nasıl, neden, ne akla hizmet bu kadar ders almadan yaşayıp, bu kadar boş zaman geçirmeyi beceriyoruz, ayrı bir merak konusu.