Biz küçükken (gerçekten ben bir zamanlar küçüktüm, hatırlaması zor, inanması imkansız gibi geliyor) sık sık “akıl yaşta değil baştadır” atasözünü duyardık. Anlaşılan o ki, bu sözü söylemeyi çok seven toplum, duymaya veya duyduğundan bir şey anlamaya pek istekli değil. Marifet tabii, bir lafı papağan gibi tekrarlamakta değil, işitip, anlayıp, yorumlayıp, ders çıkarmakta.
Bazı insanların benden akıllı olduklarını, bazılarının ise olmadığını görüp, anlayalı çok oldu. Bu zordu aslında; Başkalarının benden akıllı olabileceğini kabullenecek kadar akıllı bir insan olmak zor ve zaman alan bir şey. Daha zoru benden akıllı olmayan (ve muhtemelen kendini herkesten akıllı sanan) insanları kabullenmek oldu.
Neyin sıkıcı olduğunu açıklamak lazım sanırım. Bir noktada insan şunu anlıyor: Her zaman ve her kritere göre bizden daha ileride ve daha geride başka insanlar olacak. Dolayısıyla, her kim olursak olalım, hangi şekilde ve çevrede yetişmiş olursak olalım, daha ötesi (ve kabullenilmesi zor olanı) her ne kadar kendimizi geliştirmiş olursak olalım, sonuçta şu veya bu şekilde “ortalama” olmaya devam edeceğiz. Bu, çabalarımızın boşuna olduğu anlamına gelmiyor. Bu, her zaman çabalamak, ilerlemek, gelişmek için gidecek yol olduğu anlamına geliyor.
Bu benim yorumum. Korkarım insanların birbirlerine burçlarından sonra ne zaman emekli olacaklarını sordukları tembellikteki bir toplumda, çoğunluk ne kadar çabalasa da “en üstün insan olamayacağı” gibi bir gerçeği kabullenebilir potansiyelde değil. Gittikçe düşen eğitim ve sosyal kalitemiz sayesinde çok sayıda prens ve prenses, şımartıldıkları evlerden, eğitilmedikleri okullara, oralardan da bir şeye yaramadıkları iş hayatına atlayıp duruyorlar.
Arada bir sürü de cevher çıkıyor, inanılmaz olgun insanlar gencinden yaşlısına etrafımızda dolaşıyor. Bunlardan tanıma şansına eriştiklerimde yaşlarından, sosyal, etnik ya da ekonomik kökenlerinden, akademik ve iş geçmişlerinden bağımsız kaliteli kişilikler görüyorum.
Sorun, ortalama olduğunu kabullenemeyen, ortalama insanların da bu sırada çoğalıyor olmasında. Yoksa yaşadığımız kalitesizliği neyle açıklayacağız? En bariz açıklama, cehaletinin farkında olmadan bir ufuktan diğer ufka gelmiş geçmiş en büyük bilge olduğunu sananlarla yaşıyor olmamız değil mi?