Bazı konuşmalar çok beklenmedik yerlerden hatıraları, fikirleri kazıp çıkarabiliyorlar. Dört ya da beş hafta önce mutsuz bir sebeple bir arkadaşımın yanında olmam gerekti. İlk kez olmuyor, son da olmayacak. Nasıl olduysa, nasıl tesadüfler bir araya geldiyse geceye doğru bir saatte masamızda iki genç vardı. Çocuklardan birini, ortam şartları gereği geçici olarak benim nüfusuma işlememiz gerekti. Çok da zor olmadı, asıl babası benden bir yaş küçükmüş. Bizim aileden farklı olarak da erken çocuk sahibi olma alışkanlıkları varmış…
Sonradan epey düşündüm, Gerçekten de 22-23 yaşında hayatının başında bir mühendis oğlum olsa nasıl hissederdim diye. Herşeyin ötesinde 25 civarı bir yaşta baba olmam, tercihen daha öncesinde evlenmiş olmam gerekirdi ki düşündükçe imkansız geliyor.
O gün masada konuşmalar, geyikler, dedikodular v.s. oldukça rahat bırakılmış olmasına rağmen çok da “boş” değildi. Kendi neslimle, bir sonra gelen grup arasında genellenmiş bir karşılaştırma yapmayacağım. Ama güncel şartlar üzerinden bazı temel farklılıkları görmek lazım. Yeni neslin aklı başında olanları, bizden daha akıllı, ya da daha bilinçliler. Boş kafalı olanların ise kafalarını boş tutarak yaşamak için daha çok bahane ve imkanları var. Sosyal, ekonomik ve teknolojik gelişmeler iki kanadın arasındaki farkın açılmasına imkan sağladı sanırım. Arkadaşım zaten “özel” dememin yetmeyeceği önemde biridir, çocuklar da ona uygun çıkınca konuşulanların önünde ne sınır kaldı ne perde. Böyle insan çok bulunmuyor… derken.
Bu hafta sonu oturduğumuz ekip ilginç bir şekilde rahat konuşulan insanlardan oluşuyordu. Kısa özet olarak oldukça güzel muhabbetler geçti ama özellikle yukarıda sözünü ettiğim günle hafta sonunu bir arada değerlendirince, aldığım onca sosyal ilişki yönetimi eğitiminin (bu konuda yeteneksiz olduğumun farkındaki yöneticilerim sağ olsunlar, bir de kendilerine baksaydılar…) anlatmaya çalıştığı şeyi uygulamalı olarak karşımda görüyorum. İnsanın “yargılayıcı yaklaşımları” kabul edebildiği bir kitle var. Aslında oldukça sınırlı sayıda insanın bulunduğu bu kitlenin ortak özelliği ne nazik olması, ne alçak gönüllü olması ne de çok eğitimli ya da çok olgun olması. Bence insanın karşısındaki kişiden gelen eleştirileri kabullenmesinde en büyük etkenler, görünür seviyede iyi niyet ve görünür seviyede içtenlik.
Bu arada aynı içtenlikle söylemek gerekirse, iki masanın da ortak konusu olarak (hatta arada bir de korsan yayın geldi aynı konuda); Arkadaşlar bende baba materyalini siz görüyorsunuz, potansiyel anne adayları görmüyor. En iyi arkadaşının çocuğunu, “bunları büyütmekle uğraşmak zor, sen bunu bana sat” diyerek devralmaya çalışmış biri olarak, çok umut vermiyor olabilirim tabii. Yani istediğiniz kadar kasabiliriz hep beraber de, sonuç ortada.
One thought on “Çocuklar hakkında”
Comments are closed.