Kimlik-şahsiyet

Okulda en hoşlanmadığımız, ciddiye almadığımız grupların ortak bir özelliği vardı. Sürekli olarak “biz farklıyız hocam” ve “bizi kimse anlamıyor” (aslında anlaşılamayacak kadar ilerideyiz…) arasında gidip gelirlerdi. O sıralarda aramızın çok iyi olduğu bir arkadaşın ifadesiyle “Hepsi Kurt Cobain’in hırkasından giymiş depresif tipler, petekte oturup kötü şarkılar söylüyorlar”dı.

Düşünüyorum da son derece açıkça görünen gençlik bunalımları ve büyük bir yüzdenin Anadolu’dan Istanbul’a gelmiş olmaktan doğan şoku yaşıyor olmaları bir yana, önemli bir faktör daha varmış. İnsanlar çoğu zaman kimliklerini “Adım Soyadım” etiketlemesiyle ifade etmeyi yeterli bulmuyorlar. İlle yanında bazı ekstra ifadeler olacak; “Bilmem nereliyim”, “bilmem kimlerdenim”, “şu partiye oy verenlerdenim”, “şu politik görüştenim” (bu son ikisinin paralellik göstermediği ilginç ülkelerden biri Türkiye), “herkesten farlı olanım” (ama bana benzeyen bir sürü arkadaşım var, nasıl oluyorsa…), belki en yaygını “şu futbol takımını tutanlardanım”… Bu etiket(ler) gerekiyor insanlara.

Ben yıllarca “nerelisin” sorusuna “Istanbul” diye cevap verdikten sonra (ki İzmit’te yaşıyordum), üniversiteyi kazanıp, Istanbul’a dönmek için liseyi bitirmemi bekleyen ailemle buraya geldiğimizde çok garip bir durumla karşılaştım; Istanbul’da “Istanbulluyum” lafı şüpheyle karşılanıyordu (yok yok, asıl memleket nere???). Bir süre “Bahçesaray” dedim, sonuçta dedem savaştan sonra oradan kaçıp gelmiş kardeşiyle. Bu bir soruna yol açtı, insanlar Kırım yerine Van’ı anlıyorlardı, daha kötüsü Vanlı çok arkadaşım var, “o mahalle mi, bu mahalle mi” diye sormaya başlıyorlardı. Sonunda “Karagümrük” demeye başladım. Karagümrük, bir köy olarak çok ilginç bir özelliğe sahip. Uzun yıllar Istanbul kara gümrüğü burada olduğu için, muhacirlerin nüfus kayıtları girişte Karagümrük köyüne yapılmış. Dolayısıyla aslında Karagümrüklü olmak, büyük bir ihtimalle muhacir torunu olmak anlamına geliyor. Ama çoğunluk bunun farkında olmadığı için, bir de bizim oranın malum futbol klübü sağolsun, Karagümrük nüfusuna kayıtlı herkesin uzaktan da olsa bir kabadayılığı var sananlar çoğunlukta. Tabii benim şansım(?!) bizimkilerin yakınlarda yaşamaya devam etmesi. Yoksa maçları seyretmenin tehlikesiz, ama klübün idare binasının önünden geçmenin sakıncalı olduğunu nasıl öğrenecektim. Neyse…

Görünen o ki, insanlar için etiketlerin değeri kendi kimliklerinden daha fazla. Uzaktan, dolaylı olarak bile akraba olmanın kıymeti ölçülmez. Uzaktan bile hemşehri olmak harika. Eh hiç bir şey yoksa ya aynı futbol takımını tutacaksın ya da aynı partiye oy vereceksin. Okumanın kıymeti olan zamanlarda (geçen yüzyılda mesela!) aynı okuldan olmak da işe yarıyordu, sanırım artık pek bir anlamı kalmadı.

Yıllarca, “Ortadoğu, bizden daha iyi” dediğim sırada eli kalbine giden önce hocalarım, son zamanlarda da arkadaşlarım oldu. Madem o kadar kahroluyorsunuz, okul neden hocalarını kaybediyor diye dert edinin, ya da okulda kalan kahramanlara yardım edin, gidin bir iki ders verin. Ama varsa yoksa, “imajı çizdirmeyelim”.  İmaj çizilmiş, bütün HR’cılar en sadakatsiz kitle olarak bizden çıkan çocukları bellemişler. Artık konu imaj değil, kaliteyi yükseltip imaja rağmen başarı sağlamak. Tabii zor geliyor, çünkü etiket korumak daha kolay.

Yine yıllarca Beşiktaş’ı tuttuğumu bildi insanlar, ama kimse neden Metin, Ali, Feyyaz döneminden sonrayı bilmediğimi sormadı bile, çünkü yetiyor “acıların takımının mütevekkil taraftarı olmak”. Metin abi’yi Kocaeli Spor zamanından bilirim. İzmit’te hocalarını, okul müdürlerini bile, takmayan gençler olarak, yolda karşımıza çıksa, ki çıkardı, ceketlerimizi iliklerdik. Düzgün adamdı, umarım hâla öyledir.

Bunca hikayede şahsiyete hiç yer olmadı, çünkü toplumsal bakışta “şahsiyetli olmak”, “kendisi olmak” bırakın gereksiz olmayı çoğu zaman zararlı, tepesine vurulacak çivi olarak görülme sebebi. İnsanlar kendi fikirlerini filtresiz ifade ettikleri zaman “çıkıntılık yapmakla” eleştiriliyorlar. “Uyumlu” olmak bir meziyet… Ne bileyim, tam bir rakı sofrası muhabbetiyle bitireyim bari, sevmem mereti ama; “Ne olacak bu memleketin hali????”

Published by

Can Baysal

It is fortunate that I am not famous, as any biographer and or journalist would definitely have problems while gathering information on my background. What I am basically is a renaissance man in modern age with diverse areas of interest and some interconnected subjects of expertise mainly centered around ICT.

. TR MOL