Memleket özlemi, Aşk ve Acılar

Ben bu sahilde doğdum. Çok bebekken de oradan ayrıldım. Türkiye, İstanbul, İzmit, yine İstanbul neyse işte. Önemli olan şu ki insan hep köklerini kazıp çıkaracak bir yer arıyor ve bazen de böyle bir yer yok… Atalara bakınca Osmanlı’nın önce zayıflaması, sonra yıkılması sırasında ve büyük ölçüde bu sebeple İstanbul’da toplanmışlar. Oradan da umut yok

Bakıyorum bakıyorum doğduğum yer dışında tekil bir etiket bulmak mümkün değil. Orası da bana ait değil. Ne atalarımın geldiği yerler, kavimler, milletler, ne büyüdüğüm yerler böyle bir tekillik sağlayamıyor.

Hayatımda benden daha değerli olacak son insan, geçenlerde 6 Şubat depreminden sonra adres defterinin yarısının gittiğinden, şehirlerin mahallerin yok olduğundan söz ediyordu. O kaybın acısını ancak 17 Ağustos’tan kalan hatıralar kadar anlayabilirim. Ama son planda köklerini kaybetmenin acısı, derdi çok kendine özgü bir şey. Tanıdığım bir sürü insan köklerinden kurtulmaya, kaçmaya hatta çalışıyor. Sanırım bazı şeylerin kıymetini ancak kaybedince anlıyoruz.

Köklerini kaybetmemek lazım. Uzun lafın kısası, bugün alakasız bir kitap okuyordum. Durup dururken hikaye Rhine vadisine gelince oturduğum yerde kaldım bir süre yokluğun acısıyla. Bizi insan olarak tanımlayan şeylerin büyük kısmı kendi yaptıklarımız, ettiklerimiz, yapamadıklarımız, edemediklerimiz. Ama bizim dışımızda kökler de var, onların kendine özgü kıymetleri var. Yoklukları, yok olmaları, hele kontrolsüz şekilde kaybolmaları cidden hayatın tadını kaçırıyor…

Published by

Can Baysal

It is fortunate that I am not famous, as any biographer and or journalist would definitely have problems while gathering information on my background. What I am basically is a renaissance man in modern age with diverse areas of interest and some interconnected subjects of expertise mainly centered around ICT.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

. TR MOL