Gece, kar ve kedileri severim. Ama uykumun bitmiş olmasını, kar yüzünden hayatın durmasını ve kedilerle ilgili bir sürü şeyi bu gece sevmiyorum.
Buraya yazdıklarım kalıcı olmayacaklar. Bir gün, bir sebeple bu adres, adresin tutulduğu server, olmadı Internet, olmadı ben biteceğim. Gerçi Mezopotamya’da ya da mirasçısı bir toplumda, Çin’de veya oranın mirasçısı bir toplumda yaşayan krallardan değilsem saçmalıklarımı taş duvarlara kazıtan, eninde sonunda yazdıklarım silinip gidecek. Ama bariz bir değişim var hayatta, gelişme diye satılan. Teknoloji ilerledikçe geriye bir şey bırakma şansı azalıyor insanların. Neden yazıyorum dolayısıyla, gerçekten de pek bir fikrim yok.
Yine bir gece, yine COVID başladığından beri uyku düzeni bozulan insanlar yazmaya başladılar twitter’da “hala uyumadım” diye. Kimi çalışmaktan uyuyamıyordu, kimi boş boş otururken aklına üşüşenlerden. Mutsuzluk bizim tekelimizde değil, değildi de. Ama görünen o ki eskiden “insanlığın dertlerini düşünmekten uyuyamamak” filozofların rolüymüş, artık toplumsallaştı. “Yaşasın demokrasi!!!”
Bu sene kaçıncı olduğunu kaçırsam da en azından üçüncü kere kar yolları kapıyor. Gerçi bundan öncekilerde yaşattıkları saçmalıkların korkusuyla aşırı tedbirler aldılar, bakalım bir işe yarayacak mı? Ama sembolik olarak durum ortada, kar yolları kapıyor ve çaresiziz. Kar yolları kapadı ve herkes 1987’yi nostaljiyle anıyor. 1987 gibi berbat bir yılı özlüyor insanlar. Yani aslında değişen bir şey yok, düzen aynı düzen.
Demin pencereden bakıyordum ve bahçe kedilerinden biri karda geziyordu. Bir kedi bu saatte karda ancak avlanmak için gezer. Kardeşlerini evlerimizde tuttuğumuz vahşi avcılar, bizden fayda göremeyince asıllarına dönüyor. İnsanların asılları ise çok derinde, kolayca su üstüne çıkmıyor. Tekila yakında gidecek, ondan sonra ne yapacağımı düşünüyorum, karanlığın içinde yalanmasını dinlerken ve cevap bulamıyorum. Keşke babam miras bırakırken, kedi aşkını da bohçaya koymasaydı diyorum ama çok geç tabii.