Günden kalanlar

Bugün oldukça yavaş geçen bir YHT yolculuğuyla Ankara’ya geldim. Yolculuğun genel sıkıcılığına karşı tedbir olarak yanıma aldığım bütün işler bitince, bir sonraki aşamaya geçtim.

Bitirmemeyi amaçlayarak okuduğumdan olsa gerek, aylardır çantamda gezen iki kitap var. Diğeri bana kalsın, ama Marcus Aurelius çok şey söylemeyi, kısa ve öz söylemeyi, içinden geldiği gibi söylemeyi beceren bir adam, Ona özendiğim, daha doğrusu öykündüğüm söylenebilir. Bugün okuduklarımdan iki nokta çok takıldı aklıma, geri kalanı önemsiz olduğundan değil, bunlar çok vurucu olduğundan sanırım.

  • “Biri ne düşündüğünü sorduğunda hemen cevap verebilecek durumda ol” diyor. Bu çok ilginç, ve temel noktadan bakınca, saklayacak, daha doğrusu utanacak hiç bir fikri kafasında tutmayan bir insan olmak ahlaklı olmanın ilginç ve son derece sağlam bir tanımı. Bu insan olabilmek isterdim, bir an duraksamadan aklından geçeni sorulduğu anda söyleyebilen… Gerçi bazı zamanlar şikayet alıyorum aklımdan geçeni hiç düşünmeden söylediğim için ama, ikisi tamamıyla aynı şeyler değil.
  • “İnzivaya çekilmek için köye, çiftliğe kaçmaya çalışma, kendi içinde inzivaya çekilmek kadar kolayı ve rahatı yok” diyor. Sanırım 1850 yıl önce yaşamış bir imparator bir yerlere gidip yalnız kalacak imkan bulamıyorsa, bugünün kalabalık dünyasında bunu hayal etmek bile yersiz. Dolayısıyla bu ilginç ve muhtemelen anlamlı bir yaklaşım. Yalnız kendi içinde inzivaya çekilmek konusunda, beni hep endişelendiren bir durum var. Robert Pirsig’in yaşadığına benzer bir bunalıma girmek için yol olabilir diye düşünüyorum, eğer insan gerçekten hazır değilse, insanın yalnızlıkla ilgili başka sıkıntıları varsa, insan belki de fazla “masum” bir insansa.

Neyse bunları okuyup düşünerek geçen bir yolculuktan sonra bir toplantıya oturup, “abi yüzde kaç bırakacaksınız, gelir güvencesi nasıl?” v.s. diye ulvi konulara girdim. Hayat işte… Aman ya, mutlu olun.

Diğer kitabımı övmeye korkuyorum nedense, ne çekinecek ne de endişelenecek bir şeyim olmadığı halde. Belki de Aurelius’un olduğu yere gelebilmek için, toplumun da insancıllaşması gerekiyor. Alien serisi filmlerden birinde geçer “no human is that humane” diye. Gerçekten de insanlar insancıllıklarını kaybettiler büyük ölçüde… Dedim ya mutlu olun umarım, ne kadar oluyorsa.

Published by

Can Baysal

It is fortunate that I am not famous, as any biographer and or journalist would definitely have problems while gathering information on my background. What I am basically is a renaissance man in modern age with diverse areas of interest and some interconnected subjects of expertise mainly centered around ICT.

. TR MOL